Her sey nasil basladi...

Merhabalar, bir kac yerden "Neden Türkçe olarak ta yazmiyorsun sorusu geldiginden artik elimden ve telefondan geldigince Türkçe de yazacagim bloga.

Evde bilgisayarim yok (ikinci selde gitmisti ve sonra almadim, tasindiktan sonra Karadag'dan almak niyetim garanti konusundan oturu) bu yuzden telefondan yaziyorum. Ekran boyutu ve imkanlardan oturu birebir olmasa bile yaklasik olacaktir icerikler.

Ben kimim; hayallerinin pesine dusen; düşlerini gerceklestirmek icin mucadele eden, doga ve hayvan asigi bir gezginim. Kopekleri tercih etmeme ragmen yaklasik 1.5 once bir anda yollarimizin cakistigi 10 gunluk dort minnak ile kedi annesi olup; askin farkli bir boyutu ile tanisan biri.

Diger iki kardese aile buldum; bu iki kardese de Almanya'dan bir aile talip oldu; tum evraklari hazirladim ve aile ortadan kayboldu. Ya nasip deyip ömür boyu anneleri oldum bende. Tanistirayim; dizlerimde uyuyan kizim Benek ve gogsumden baska yerde uyumayan (hatta kardesi gelip yatacak olsa binbir zibidilikle onu kovalayip kendi yerlesen) oglum Haylaz. Almanya'daki aile isimlerini koymustu; oylece biraktim bende. Bana gore ikisinin adi da ask zira 😉

Bahceli evde buyuyen biri olarak hemen her meyveyi dalindan yedim ve hemen her cicegi dalindan kokladim; belki de doga askim burdan geliyor, genlerimden. Bahceli ev/bahce yapmak icin cok ugrastim Turkiye'de. Kurumlarin hatasi yuzunden 20 ayda uc defa seller basan evimi yine kurumlara karsi verdigim dort yillik hukuk mücadelesinin (hukuksuzluk daha dogru olur aslinda) "Emegi gecen herkesin Allah belasini versin; ben bu evi satiyorum, bu ulkeden de gidiyorum" dedim; ve sattım. Ev icin mucadele ederken bir de arsa almistim; bir emlakci arkadasin tavsiyesi, orali bir agbimizin ve o donemdeki avukatimin tavsiyesi ve onayi ile. Sonuc: iki yildir suren bir mahkeme bilmelerine ragmen hissedarlardan birinin sure dolmasina iki gun kala actigi dava ile. Kisa bir ozet ile; hisseli tapu bir yer almak yerine gidip gezip yiyin o parayi; sefam olsun dersiniz en azindan.

Velhasil evi satinca elde kalan paraya baktim; emlak konusunda kurum ve kuruluslardan, Turkiye'de yasadiklarimdan oturu yonumu yurtdisina cevirdim. Kafamda Makedonya vardi elimde kalan paradan oturu ancak Ohrid'li bir arkadasim bir Akdenizli olarak karasal iklime sahip olan Makedonya'da olecegime ikna etti beni ve Arnavutluk ile Karadag'a bakmami tavsiye etti.

Bu iki ulke hakkinda buldugum butun kaynaklari okudum; vergilendirme, kadina yonelik suçlar, trafik, ulke genelinde suc oranlari, vs. Ayni zamanda buyukelciliklerimize de yazdim ne yaparim, nasil yaparim diye. Ve evleri arastirmaya basladim elimdeki paraya uygun; ve ben asik oldum (hayir birine degil; kadin erkek arasinda yasanan sadece hormonlar; ask sekilsizdir, ask tanimsizdir, ask sonsuzdur, ask evrenseldir) evi gorunce internette.

 Uzun lafin kisasi; dustum dusumun pesine ve gidip Danilovgrad'taki bu evi aldim 2.5 yil once. Ev nakliyesi icin cok fahis fiyatlar istendiginden (ortalama 8.000 Euro; oysa yenisini almak ortalama 2.000 Euro!) esyalari satiyorum ya da ihtiyac sahiplerine veriyorum son 1.5 yildir. Arada gidip hem sahsi esyalari tasiyorum; hem de tadilatlari yapiyorum elimden geldigince. Gemi insaa sektorunde gecen 14 yildan sonra usta degilsem bile kalfa oldum zira.

Iste bu bizim hikayemiz; Zelcestan; hayatimin dusu, ruyasi, amaci; dunyadaki butun renkleri iceren, huzur dolu bir yeryuzu cenneti. Elbette artik kizim ve oglum da bu hayale dahil oldular.

Hikayemizi burdan ya da yakinda acmayi dusundugum (laptop aldiktan sonra ama) Youtube kanali ile takip edebilirsiniz.

Sahi; siz hic düştünüz mu duslerinizin pesine?

Sevgiler,
Zel

Comments