“Aklında bahar
olunca, fikrin çiçek açar"
Kimindir bu
söz bilmiyorum ancak bugün yaptığım işle tam uydu. Malum Balkanlardayız, her ne
kadar yaz boyu farkına varmamış olsa da hava Balkanlarda olduğumuzun (bakınız
Zelcestan Vlog); havalar, özellikle geceler hayli serinlemiş vaziyette. Evdeki
bebeler kadar bahçedeki bebeler için de elimden geleni yapmaya çalışıyorum.
Normalde bahçede iki tane yuva var onlar için ancak onlar Petra’dan kalan yeri (maalesef
Petra 18 Ağustos’tan beri kayıp) tercih ediyorlar.
Bende onlara
burayı yaptım. Her zamanki gibi “Ne yapmalıyım, nasıl yapmalıyım” sorusunu
sorup durdum; kafamda ampul yanınca gerisi çorap söküğü gibi geliyor zaten. Ve
artık bahçedeki bebelerin yağmurlardan ve soğuktan korunacakları, tercih ettikleri
bir yuvaları daha oldu.
Bloğa son yazdığımdan beri baya bir iş yaptık yine. Haziran ayında
Danilovgrad ve Podgorica‘ yı etkileyen tropikal sıcak hava dalgası ile bahçe
sağlam zarar gördü maalesef. Üste şebeke suyunu sağlayan firmanın - belediyece
alınan karar uyarınca akşam 17-22 ve sabah 5-9 arası bahçe sulama yasağı
eklenince daha da zorlandık. Bir kaç defa sabah erken kalkıp sulasam da yetmedi;
akşamları da istedi su. Sonradan aklıma yağmur suyu toplamak için aldığım kovalar
geldi. Kova dediğime bakmayın; 500+230 litrelik iki devasa plastik kazandan
bahsediyorum. 4 gibi doldurup, 7 gibi de bahçeyi suladım elle taşıyarak. Ameliyatlı
dizimin ve üç omurunda fıtık yerleşen belimin halini tahmin edersiniz. Emeksiz yemek
hakikaten olmuyor, bir kez daha öğrendim.
Karadağ’da
Eylül demek; bağbozumu demek. Ülkenin hemen her yerinde üzüm bağları görmek
mümkün. Bende Perşembe başladım bağbozumuna ve Pazar günü bitti nihayet. Yağmurlarla
köşe kapmaca oynayarak tamamladım bağbozumunu. “Keşke evde biri daha olsa” dediğim
nadir işlerden biriydi ama yaklaşık 300 kilo üzümü toplayıp, taşıyıp, temizleyip,
ezip, bidona aktarmak. Sonuç olarak görev tamamdır elbette. Şimdiden sonra
fermente olması için bir ay boyunca her gün karıştırmam gerek. O kadar komik ki;
sabahları üzerine gerdiğim brandanın üstü sarhoş olmuş arılarla dolu oluyor. O bildiğimiz
küçük arılar değil ama; kocaman bir arı türü var burada, eşek arısı bile ufak
kalır yanında. Hatta geçen yaz komşulardan birinin bacağını sokmuştu. Kadının bacağı
kolum kadarken, bacağım kadar oldu. O yüzden sabahları Yusuf Yusuf"la beraber
açıyorum brandayı karıştırmak için. Sağ el bileğimi birazcık zorlamışım
üzümlerle falan uğraşırken, neyse ki bandaj ve merhem var evde; bir iki gün düşük
viteste kalmam gerekecek.
En kısa
zamanda tekrar görüşmek üzere,
Biz
x
Comments
Post a Comment